![]()
BARIŞ ADIBELLİ
badibelli@yahoo.com
Mazlum Kobane Kürtlerin Yaser Arafat’ı mı olacak?
29/10/2019 Barış
Pınarı Harekâtı başladığından beri bir “general Mazlum Kobane” ismi aldı başını
gidiyor. Bütün uluslararası medya Mazlum Kobane’den bahsediyor. Sözde general
olan bu kişi Türkiye tarafından hakkında kırmızı bülten çıkarılmış bir terörist
ve Türkiye’de birçok saldırıdan sorumlu tutuluyor. Mazlum Kobane, Türkiye,
tarafından aranırken, yakalama kararı çıkarmışken ABD tarafından en yakın
müttefik olarak görülüyor. Hiçbir askeri geçmişi olmamasına rağmen Trump ve
Amerikan yönetimi kendisini “general” diye adlandırıyor ve ısrarla Türkiye’nin
karşısına muhatap bir şahıs olarak çıkarılmaya çalışılıyor. Trump’ın
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektubun ekine bu teröristin mektubunu
koyması bir tür meşrulaştırma girişimiydi. Kimdir bu Mazlum Kobane diye
bakıldığında doğumundan bu tarafa birçok kez isim ve kimlik değiştiren her
halde bir türlü kimliğini oturtamamış bir kişi olarak görülüyor. Aslında Mazlum
Kobane, ABD’nin icat etmiş olduğu bir kimlik. ABD, bu isim nezdinde Orta
Doğu’da yeni bir Kürt politikası dizayn ediyor. Mazlum Kobane’ye de bir
karizma, bir gizem ve efsanevi bir kişilik kazandırmak için inanılmaz bir çaba
harcanıyor. Mazlum
Kobane’nin ön plana çıkması adına IŞİD sürekli bir tehdit olarak gündemde
tutuluyor. Mazlum Kobane’nin bu mücadelede ABD’nin en büyük müttefiki olduğu
safsataları yayılarak cesur bir askeri lider olduğu izlenimi verilmeye
çalışılıyor. Bir teröristten çok bir milis, bir gerilla lideri ve bir halk
önderi konumu yaratılmaya çalışılıyor. İmralı’da yatan terörist başının manevi
oğlu olarak adlandırdığı Mazlum Kobane, terörist başının adeta veliahtı olarak
ABD tarafından ilan edilmiş gibi görünüyor. ABD, tarafından adeta Kürtlerin
“Che Guevara’sı” olarak yansıtılan Mazlum Kobane bu haliyle ABD’de ve Avrupa’da
destek topluyor. BM
KÜRSÜSÜNDE GÖRÜRSEK ŞAŞMAYALIM Daha
önemlisi, ABD, Mazlum Kobane’yi dünyaya Kürtlerin “Yaser Arafat’ı” olarak
göstermeye çalışıyor. YPG terör örgütünü de Filistin Kurtuluş Hareketi gibi
devlet olmayan ama devlet gibi etkili ve Kürtlerin temsilcisi uluslararası
etkisi olan bir sivil örgüt haline getirmeye çalışıyor. Öyle ki, hatırlayalım
Filistin Kurtuluş Örgütü 1974 yılında Birleşmiş Milletler tarafından gözlemci
statüsü verilerek Birleşmiş Milletler toplantılarının bazılarına katılma hakkı
elde etmişti. Lideri Yasser Arafat, Birlemiş Milletler Genel Kurulu
toplantısında liderlere hitap eden tek devlet başkanı olmayan kişiydi. Bugün aynı
rolü Mazlum Kobane’ye oynatmak istiyorlar. Bir başka deyişle yakın bir
gelecekte IŞİD terörizmiyle mücadelede büyük kahraman naralarıyla Birleşmiş
Milletler veya Avrupa Birliği kürsülerinde görürsek şaşırmayalım. Tüm bu
tablo ABD’nin Orta Doğu’da yeni bir oyun oynadığını göstermektedir. Bunun
yanında geleneksel ABD’nin Kürt politikasının da tamamıyla değiştiğine şahit
olmaktayız. Her şeyden önce Irak’ta Barzani ve Talabani grupları artık bu
oyunda başrol oynamıyor. Oyun dışı bırakılan sadece Irak’taki Kürt gruplar
değil aynı zamanda PKK terör örgütü de oyun dışı bırakıldı. Kandil’deki lider
kadro miadını doldurdu ve eski dönemin unsurları olarak görülüyorlar. Trump’ın
son dönemde PKK’yı hiçbir Amerikan başkanının yapmadığı kadar ağır bir şekilde
eleştiriyor olması da bu tezi desteklemektedir. ABD,
konjonktüre uygun bölgede kendi stratejisini koşulsuz takip edecek, geçmişin
yükünü taşımayan, bagajı tertemiz, teröre buluşmamış ve terörist yaftası
yememiş yeni bir Kürt yapılanması oluşturuyor. YPG ve “Suriye Demokratik
Güçleri” ABD’nin bu stratejisi için biçilmiş bir kaftan. Bu yapı üzerinde yeni
oluşumu inşa ediyor, işi bittikten sonra bu örgütleri de tasfiye edip yepyeni
sivil ve siyasi bir hareket başlatacak. İşin Türkiye boyutunu da düşünmüştür ABD.
Muhtemelen Türkiye’nin yıllarca mücadele ettiği PKK terör örgütünün içini
boşaltarak Türkiye’nin önüne koyacak ve Türkiye de PKK’dan geriye kalan
ne varsa Kandil’de imha ederek kendisi adına hesabı kapatmış olacak. Böylece,
ABD, bir taşla birçok kuşu vurarak eski defterleri kapattırıp, bölgede yeni bir
sayfa açacak. Fakat bu sayfayı açmak için iki ülkeye ihtiyacı var: Türkiye ve
İsrail. Büyük
Orta Doğu Projesi, 1990’ların başında kurgulandı ve yürürlüğe kondu. Adım adım
bu proje hayata geçirilmeye başlandı. Terörist başı Öcalan’ın 1999’da
yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi ve bu süreçte ABD’nin rolüne bugün yaşanan
gelişmeler ışığı altında bir kez daha bakıldığında Büyük Orta Doğu Projesi daha
net anlaşılıyor. Hele de 13 Nisan 2005 tarihinde dönemin başbakanı Bülent
Ecevit’in Sabah gazetesine verdiği röportaj da “ABD bize niye Apo’yu verdi onu
hâlâ ben de bilmiyorum” demesi akıllara ABD’nin her şeyi çok önceden
planladığını getiriyor. Bir başka deyişle ABD, henüz terörist başıyla ilgili
planlarını açıklamış değil. Şimdilik Kürtlerin Yaser Arafat’ını bulmuş gibi
duruyor ama Kürtlerin Nelson Mandelası kim olacak o belli değil! ABD
PLANLARINDAN VAZGEÇMEDİ Trump’ın
Barış Pınarı Harekâtı süresince ısrarla Türkiye’nin Kürtlerle yüzyıllardan beri
savaştığını söylemesi tamamıyla uluslararası kamuoyunda Kürtlerin masumiyetini
meşrulaştırmaya ve onların bir devlet kurması gerektiği fikrine sempati
toplamaya çalışmaktan ibaretti. Unutmayalım ki Birinci Dünya Savaşı sonrasında Anadolu’da
bir Ermeni ve Kürt devleti kurulması ABD başkanı Wilson’un bir planıydı.
ABD’nin üç planı vardı: İsrail, Ermenistan ve Kürt devletlerinin kurulmaları.
İsrail devletinin kurulmasını İkinci Dünya savaşının sonunda sağladılar.
Ermenistan önce Sovyetler Birliği içinde var oldu ardından da 1991’de
bağımsızlığını kazandı; ancak bir Kürt devleti kurulamadı. ABD’nin planı bu
yapay devletlerin bölgede kendi piyonları olmasıydı. Ancak bugün gelinen
noktada ABD bu emellerinden hâlâ vazgeçmiş değil. Üzerinden bir asır geçmiş
olsa da ABD, hâlâ başkan Wilson’ın hayalini ve planını gerçekleştirme
çabasında. EN
BÜYÜK ENGEL İRAN Kuşkusuz
bugünkü gelişmeler başkan Wilson’un ruhunu şad etmenin ötesinde ABD’nin
bölgedeki jeopolitik denklemi değiştirmeye yönelik ihtiraslarını ve her şeyden
önemlisi ,İsrail’in bekasını sağlama emellerini yansıtmaktadır. ABD de Orta
Doğu bölgesinde siyasi, askerî ve coğrafi anlamda büyük devlet istemiyor. Ürdün
gibi makul büyüklükte olmalarını istiyor. Bu bağlamda, Mısır, Irak, Suriye,
İran ve hatta Türkiye bu limitleri aşıyor. Dünyada hiçbir büyük güç yok ki Orta
Doğu’ya hakim olmadan dünyaya hakim olsun. Bu nedenle Avrasya’nın hakimiyeti
Orta Doğu’dan geçiyor. Dünyanın hakimiyeti ise Mackinder’ın deyimiyle
Avrasya’dan geçiyor. Dolaysıyla bu coğrafyaları birbirinden jeopolitik
olarak ayırmak mümkün değil. O halde ABD için jeopolitik olarak Avrasya ve Orta
Doğu coğrafyasının bir bütün olarak görülmesinin önündeki en büyük engel
İran’dır. İran, hem İsrail’in geleceğine bir ipotek koymaktadır hem de ABD’nin
Avrasya coğrafyasına sızmak için seçtiği Batı Asya’da bir engel olarak yer
almaktadır. Bu bağlamda, Afganistan ABD için hayati önemdedir. Suriye’de
canlı olarak ele geçen IŞİD militanlarının akıbeti belli değildir. İki bin IŞİD
militanının tutuklu olduğu söylense de Bahar Pınarı Harekâtı’nda Türk güçleri
sadece boş hapishanelerle karşılaşmıştır. Muhtemelen o iki bin teröristin
hiçbiri Suriye’de değil; onlar çoktan Afganistan’a gittiler bile. ABD’nin
Taliban ile gizlice görüşmesi, masaya oturmasının arkasındaki neden de bu. IŞİD
Taliban’dan fikirsel olarak çok da uzak değil. Washington’un hedefinde
İran ve Çin var. Özellikle Uygur militanlarının büyük çoğu Suriye’den
Afganistan’a geçti. Belki buradan Çin topraklarına sızacaklar. Hong Kong’da
yaşananlar da ABD’nin Çin’i kuşatmak için izlediği bu stratejinin bir parçası. Özetle,
ABD, terör örgütü PKK/YPG’yi devlet olmayan ama devlet kadar etkisi olan bir
yapıya çevirmek için çaba sarf ediyor. Bu bağlamda Barış Pınarı harekatı
sırasında kasıtlı olarak ABD ve Avrupa medyasında Suriye’de yaşananlar ile
ilgili çarpıtmalar veriliyor. Yüz binlerce Suriyeli Kürdün yaya olarak güneye
çöllere sürüldüğünden bahsediyor ve bunu yaparken çok acıklı ve duygusal bir
dil kullanıyor, kullandıkları dil bize aslında çık yabancı değil;1915 tarihinde
tehcir edilen Ermenilerin yaşadıklarını çarpıtarak anlatan Ermeni
diasporasının o acıklı, duygusal mesaj içeren dili aynı dil. Aslında, her iki
metni de yazan aynı kalem: emperyalizm. Daha şimdiden insanlık suçu işliyor
diye Türkiye’nin üzerine çullanmaya başladılar bile TÜRKİYE’Yİ
DİPLOMASİ SAVAŞI BEKLİYOR Sonuç
olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Kasımda Washington’a gidiyor. Trump’a güven
olmaz, bir çılgınlık yaparak ve Erdoğan ile Mazlum Kobane’yi bir oldu bitti ile
Beyaz Saray’da bir araya getirebilir. Sanki Türkiye, böyle bir tehlikeyi
görüyor gibi çünkü son günlerde ABD nezdinde Mazlum Kobane’nin hiçbir
şekilde Amerikan topraklarına girişine izin verilmemesi için oldukça
bastırıyor. Mazlum Kobane’yi Washington’da engellesek bile karşımıza Avrupa Birliği’nde;
hatta NATO’da bile çıkabilir. Son söz olarak, Türkiye’yi büyük bir diplomasi
savaşı bekliyor diyebiliriz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ÇİN, TARİHİN HANGİ TARAFINDA DURUYOR ? - 21/03/2022 |
Ukrayna savaşı Çin için 21.yüzyılın en büyük sınaması olarak karşısında duruyor. Çin, bu sınamayı geçerse en azından dünyanın bir kısmında yeni bir düzenin kuruluşuna da adım atmış olacak. |
Barış Adıbelli ABD’nin paralı askerleri - 19/02/2021 |
Gara’da terör örgütü PKK’nin şehit ettiği 13 vatandaşımızın acısı ve ABD’nin eğere ve teyide bağlı başsağlığı mesajının öfkesi halen taze iken, ABD’nin bölgeye yönelik politikaları halen belirsizliğini korumaktadır. Biden’ın yemin ederek göreve başla |
Bürokratik oligarşinin zaferi - 08/01/2021 |
ABD’de yaşananlar dünya ve ülkemiz gündemini işgal etmiş durumda. ABD’nin mevcut görevde başkanı Trump şu anda ABD’de neredeyse “halk düşmanı” ilan edilmiş durumda. Öyle ki Facebook ve Twitter bile Trump’ın görev süresi bitene kadar hesaplarını dondu |
Siyasi cinnet mi yoksa bir darbe girişimi mi? - 07/01/2021 |
Dün ABD’nin başkenti Washington’da yaşananlar her halde uzun bir zaman zihinlerden çıkmayacak. Dün yaşananlar, politik anlamda ABD'nin 11 Eylül'ü olarak tarihe geçti. Görevdeki bir Başkan Kongre’ye, seçim sonuçlarına, seçilmiş Başkana, Amerikan halkı |
Avrasya Birliği'ne giden yol: Altılı İşbirliği Platformu - 14/12/2020 |
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’da tarihi günler yaşandı. Karabağ Zaferi münasebetiyle düzenlenen geçit töreni için 44 gün süren vatan savaşında şehit olan Azerbaycan askerlerinin sayısı kadar Türk Askeri geçit törenine katılmak için Bakü’ye geldi. 10 |
İran’daki nükleer fizikçi Fahrizade suikastının düşündürdükleri - 30/11/2020 |
Trump yönetimi, giderayak İran'a üçüncü hamlesini de yaptı. Trump, göreve gelir gelmez İran'a karşı ilk hamlesi nükleer anlaşmadan çekilmekle oldu. Daha sonra ikinci hamlesi Ocak 2020'de İran'ın en güçlü isimlerinden Kasım Süleymani’nin Irak'ta öldür |
Rüzgar gibi geçti... - 08/11/2020 |
Nihayet, ABD başkanını seçti. Aylardan beri Trump mı olacak, Biden mı olacak bu tartışma hem ülkemizin hem de tüm dünya kamuoyunun gündemini işgal etti. Türk kamuoyu da ikiye bölündü. Millet, pazarda, çarşıda, okulda, kahvehanede ve camide Trump mı s |
ABD’de Ulusalcılar-Küreselciler mücadelesi - 06/11/2020 |
ABD’de seçim süreci halen devam ediyor ve kıyasıya bir mücadele var. Şu ana kadar gelen bilgiler ışığı altında Biden ipi göğüslemiş durumda. Trump var gücüyle direnmeye devam ediyor, sonuçların bir komplo olduğunu iddia ediyor ve sonuçlara itiraz ede |
ABD’nin yeni başkanı Kamala Harris mi olacak? - 23/10/2020 |
ABD’de kıran kırana bir seçim yarışı devam ediyor son kez televizyonda tartışma yapıldı anketlere göre Biden önde görünüyor. Seçim kampanyalarında Trump da Biden da aile ilişkilerinden tutun ticari, siyasi ve aklınıza gelebilecek her türlü meseleyi s |
![]() |