![]()
BARIŞ ADIBELLİ
badibelli@yahoo.com
ÇİN, TARİHİN HANGİ TARAFINDA DURUYOR ?
21/03/2022 ÇİN, TARİHİN HANGİ
TARAFINDA DURUYOR ? Dr. Barış ADIBELLİ Ukrayna Savaşı hız kesmeden devam ediyor. Sahada
çatışmalar devam ederken uluslararası toplumda da tartışmalar bir o kadar hızlı
ve hararetli bir şekilde sürüyor. Geçtiğimiz Cuma günü ABD Başkanı Biden ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, iki saat
süren bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiler. Görüşme talebi Biden’dan geldi. Özetle,
Biden, Xi’den tarihin doğru tarafında
durmalarını isteyerek Ukrayna'daki savaşta Rusya'yı desteklemekten
vazgeçmelerini ve Batı ile birlikte barış adına hareket etmelerini istedi. Çin’in,
Rusya'ya ekonomik ve askeri destek vermesi halinde bunun Çin’e ağır sonuçları ve bedeli olacağını
Xi Jinping’e söyledi. Xi Jinping de Çin'in isteyeceği son şeyin savaş ve
çatışma olduğunu, Çin'in her zaman barış ve istikrardan yana olduğunu, bunun
hem Çin'in tarihi gelenekleri hem de dış politikasının temel bir unsuru
olduğunu söyleyerek, Çin'in mevcut politikasında geri adım atmayacağının
mesajını verdi. Aslında, bu tartışma çok daha önce ABD’nin Rusya’nın
Çin’den askeri yardım istediğini müttefiklerine bildirmesiyle başlamıştı. ABD,
Rusya’nın Çin’den insansız hava aracı arayışı içerinde olduğunu iddia ediyordu.
Bu bağlamda, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Çin’in en üst
düzey diplomatı (Çin Dışişleri Bakanı dahi kendisine bağlı) ve Çin Komünist Partisi
Merkez Komitesi Dış İlişkiler Başkanı Yang Jeichi, Roma’da biraraya gelerek yaklaşık
yedi saat Ukrayna savaşını ve Rusya’ya destek meselesini görüştüler. Oysa
Ukrayna’daki savaşın tarafı olan Rusya ile ABD, bırakın saatlerce görüşmeyi 10 dakika dahi görüşmemiş olması Ukrayna’daki
savaşın tarafı Rusya mı yoksa Çin mi sorusunu akıllara getirdi. Sanki savaş,
ABD ile Çin arasında yaşanıyor. ABD’nin
ne Ukrayna ne de Rusya umurunda, tek derdi var; o da Çin. Tüm bu tartışmaların ardından Çin Dışişleri Bakanı Wang
Yi geçtiğimiz pazar günü yaptığı açıklamada Çin'in Ukrayna konusunda tarihin
doğru tarafında yer aldığını, Çin’in temel amacının diyalog, müzakere,
diploması ve barış olduğunun altını çizerek Çin’in Rusya konusunda bir tavır
değişikliğine gitmeyeceği mesajını verdi. Aslında Çin
Dışişleri Bakanı Wang Yi, 7 Mart günü yaptığı açıklamada da ABD’ye önemli
mesajlar vermişti. Wang, yaptığı
açıklamada ABD’nin Hint-Pasifik bölgesinde çok tehlikeli jeopolitik oyunlar oynadığını vurgulayarak,
AUKUS paktına ve Dörtlü Güvenlik Diyaloğu olarak bilinen QUAD’a dikkat çekti. Hatırlanacağı üzere ,
QUAD, Trump yönetimi tarafından Asya’nın
NATO’su olarak adlandırılmıştı. Dolaysıyla, Çin Dışişleri Bakanı, ABD’nin
Hint-Pasifik bölgesinde Asya’nın NATO’sunu kurma arayışının sonunun bir felaket
olacağı konusunda ABD’yi uyardı. Bunun yanında Wang,
ABD’ye Kuzey Kore’nin atmış olduğu iyi niyetli adımları teşvik etmesini ve Kuzey Kore ile ilişkileri geliştirme
yönünde inisiyatif almaları çağrısında da bulundu. Wang’ın açıklamasında en
ilginç nokta Kuzey Kore başlığıydı. Açıkça Çin, ABD’ye bölgede nükleer güç olan
bir Kuzey Kore gerçeğini hatırlatıyor ve dost veya düşman olmak Washington’un
elinde diyordu. Ukrayna Savaşı'nın en önemli sonuçlarından birisi
Çin'in artık Batı dünyası ile birlikte hareket etmeyeceği gerçeğidir. ABD ve Batı,
2008'de yaşanan Gürcistan krizindeki Çin’in tarafsız duruşuna yine 2014'te
yaşanan Kırım’ın ilhakındaki tarafsız duruşuna bakarak Ukrayna Savaşı'nda da
Çin'in pozisyonunu az buçuk tahmin edebildiklerini zannetmişlerdi. Ancak
görüldü ki Çin, önceki krizlerin aksine bu defa açıkça Rusya’nın yanında yer
aldı. Bu durum hem ABD hem de Avrupa tarafından çok beklenilen bir gelişme
değildi. Çünkü bu durum Çin’in kendi dış politika söylemleri ile de
çelişiyordu. Soğuk Savaş sonrası dönemde Çin'in geleneksel olarak
dış politikası sorunlara aktif bir şekilde katılım veya taraf olma yerine
arabulucu, kolaylaştırıcı ve diplomasiden yana olmuştur. Bir başka deyişle itilaflı
taraflara mesafeli durmuştur. Bu taraflar zaman zaman kendisinin yakın
müttefiki veyahut stratejik ortak olarak değerlendirdiği ülkeler de
olmuştur. Geleneksel Çin dış politikası ittifak sistemlerini ve ittifakları
benimsememektedir. 1949 dan beri Çin, hiçbir ittifakın parçası olmadığı
gibi askeri ittifaklara da olumlu bakmamıştır. Zira Çin'e göre askeri
ittifaklar savaşın ana nedenidir. Ancak Ukrayna Savaşı'nda Pekin yönetimi bu
defa daha önceki krizlerdeki tutumunu değiştirmiş, aktif bir şekilde Rusya'nın
yanında yer almıştır. 1949’dan beri ABD'nin temel Çin politikası Çin-Rusya ayrılığı
üzerine kuruludur. Soğuk Savaş döneminde Çin-Sovyet Rusya anlaşmazlığından ABD
oldukça iyi faydalanmıştır. ABD, Çin ile birlikte Sovyetler Birliği'ne karşı
birleşik bir cephe oluşturmayı başarmıştır; ancak Soğuk Savaş’ın bitimiyle
birlikte ABD'nin bu politikası da yavaş yavaş geçerliliğini yitirmeye
başlamıştır. Buna rağmen ABD günümüze kadar Çin politikasını olası Çin-Rus ayrılığın
üzerinden kurgulamaya devam etmiştir. ABD'nin Çin-Rus ayrılığı üzerine strateji
geliştirmesinin arkasındaki ana nedenlerden bir tanesi de Çin'de Rusya'yla
ortaklığa sempati duyanların olduğu kadar Rusya ile ortaklığa karşı daha çok tarihsel nedenlerden dolayı şüphesi
ve itirazı olanların da olmasıdır. Çin-ABD ilişkilerinin normalleşmesinin mimarı olan Kissinger,
hemen her fırsatta Amerikan yönetimini Soğuk Savaş döneminde kendilerinin
uyguladığı “birleşik cephe” stratejisinin bugünün dünyasında geçerli olmadığı
konusunda uyarmaktadır. Kissinger, bugünün Çin’i 1970'lerdeki Çin’e hiç benzemediğini,
bugünkü Çin'in dünyanın bir numaralı ekonomik gücü olduğunu ve onunla yaşanacak
bir Soğuk Savaş'ın ABD'ye faturasının ağır olacağını her fırsatta söyleyerek, Rusya'ya
karşı Çin’i veya tam tersi Çin'e karşı
Rusya'yı mutlaka ABD'nin yanına almasını, her ikisi ile birlikte tek başına
mücadele edemeyeceğini söylemektedir. Bu nedenle Biden yönetimi, Çin’i Rusya'nın yanından ayırmak adına elinden gelen
her türlü aracı kullanmaktadır. Bu araçların başında da ekonomik yaptırımlar
gelmektedir. Ancak 2021 verileri itibariyle 657 milyar dolarlık bir ticaret
hacmine sahip olan iki ülkenin nasıl olup da Ekonomik yaptırımlar üzerinden
birbirleriyle mücadele edeceği de ayrı bir tartışma konusudur. Fakat şu
günlerde ABD'de özellikle Kongre çevrelerinde Biden’a Çin’e yaptırımlar
konusunda çok geç kalındığı, Rusya ile birlikte yaptırımların getirilmiş
olması gerektiği konusunda özellikle Cumhuriyetçi Parti kanadından eleştiriler gelmektedir ve gün geçtikçe Biden’ın
üzerinde Çin konusunda özellikle kamuoyu baskısı giderek artmaktadır. Biden’ın Xi ile yaptığı görüşmede Tayvan da görüşmenin ana gündem
maddesi olmuş ve Tayvan konusundaki
hassasiyetini dile getiren Biden, ABD'nin Tayvan konusundaki tutumunun
değişmediğini, ABD'nin Tayvan'da statükonun muhafaza edilmesini
desteklediğini söylemiştir. Bir başka değişle, ABD, tek Çin politikasını kabul ettiğini ancak Tayvan’daki
mevcut statükoyu da yani de-facto bağımsız devlet yapısını da desteklediğini,
statükonun değiştirilmesine yani Pekin yönetiminin Tayvan’ı hem idari, hem askeri ,hem de hukuki
olarak tamamen Çin ana karasına bağlamasını ya da ABD’nin ve Batı’nın deyimi
ile işgal etmesine karşı olduğunu da üstü kapalı olarak söylemiştir. İşin Türkçesi, Biden, açıkça Xi Jinping’e Tayvan üzerinden bir gözdağı vererek eğer
Rusya'ya askeri ve ekonomik destek verirse ABD'nin de Tayvan konusundaki
tutumunun her an değişebileceği mesajını vermiştir. Tam da bu süreç içerisinde
Newsweek haber dergisi Çin'in sonbaharda Tayvan’ı işgal edeceği yönünde bir
haber yayınlaması, akıllara Ukrayna Savaşı öncesinde Amerikan medyasının
ısrarla Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edeceği yönündeki ısrarlı haberlerini ve sonrasında
gelişen süreci getirmiştir. Ukrayna’da yaşananlar gözönünde tutulduğunda Amerikan medyasında Tayvan’ın sonbaharda Çin
tarafından işgal edileceği haberleri de dikkate alınmalıdır.
Sonuç olarak, Ukrayna savaşı Çin için 21.yüzyılın en büyük sınaması olarak
karşısında duruyor. Çin, bu sınamayı
geçerse en azından dünyanın bir kısmında yeni bir düzenin kuruluşuna da adım atmış
olacak. Çin, her ne kadar ittifaklara, bloklara ve paktlara karşı olsa da Ukrayna
savaşındaki Rusya’yı destekleyen tutumu da ister istemez savaş sonrası yeni bir
Doğu Bloku’nun doğuşuna da katkı sağlayacak gibi görünmektedir. Sözün özü, tarihin tek bir doğru tarafı var; o da
barışın tarafıdır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Barış Adıbelli ABD’nin paralı askerleri - 19/02/2021 |
Gara’da terör örgütü PKK’nin şehit ettiği 13 vatandaşımızın acısı ve ABD’nin eğere ve teyide bağlı başsağlığı mesajının öfkesi halen taze iken, ABD’nin bölgeye yönelik politikaları halen belirsizliğini korumaktadır. Biden’ın yemin ederek göreve başla |
Bürokratik oligarşinin zaferi - 08/01/2021 |
ABD’de yaşananlar dünya ve ülkemiz gündemini işgal etmiş durumda. ABD’nin mevcut görevde başkanı Trump şu anda ABD’de neredeyse “halk düşmanı” ilan edilmiş durumda. Öyle ki Facebook ve Twitter bile Trump’ın görev süresi bitene kadar hesaplarını dondu |
Siyasi cinnet mi yoksa bir darbe girişimi mi? - 07/01/2021 |
Dün ABD’nin başkenti Washington’da yaşananlar her halde uzun bir zaman zihinlerden çıkmayacak. Dün yaşananlar, politik anlamda ABD'nin 11 Eylül'ü olarak tarihe geçti. Görevdeki bir Başkan Kongre’ye, seçim sonuçlarına, seçilmiş Başkana, Amerikan halkı |
Avrasya Birliği'ne giden yol: Altılı İşbirliği Platformu - 14/12/2020 |
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’da tarihi günler yaşandı. Karabağ Zaferi münasebetiyle düzenlenen geçit töreni için 44 gün süren vatan savaşında şehit olan Azerbaycan askerlerinin sayısı kadar Türk Askeri geçit törenine katılmak için Bakü’ye geldi. 10 |
İran’daki nükleer fizikçi Fahrizade suikastının düşündürdükleri - 30/11/2020 |
Trump yönetimi, giderayak İran'a üçüncü hamlesini de yaptı. Trump, göreve gelir gelmez İran'a karşı ilk hamlesi nükleer anlaşmadan çekilmekle oldu. Daha sonra ikinci hamlesi Ocak 2020'de İran'ın en güçlü isimlerinden Kasım Süleymani’nin Irak'ta öldür |
Rüzgar gibi geçti... - 08/11/2020 |
Nihayet, ABD başkanını seçti. Aylardan beri Trump mı olacak, Biden mı olacak bu tartışma hem ülkemizin hem de tüm dünya kamuoyunun gündemini işgal etti. Türk kamuoyu da ikiye bölündü. Millet, pazarda, çarşıda, okulda, kahvehanede ve camide Trump mı s |
ABD’de Ulusalcılar-Küreselciler mücadelesi - 06/11/2020 |
ABD’de seçim süreci halen devam ediyor ve kıyasıya bir mücadele var. Şu ana kadar gelen bilgiler ışığı altında Biden ipi göğüslemiş durumda. Trump var gücüyle direnmeye devam ediyor, sonuçların bir komplo olduğunu iddia ediyor ve sonuçlara itiraz ede |
ABD’nin yeni başkanı Kamala Harris mi olacak? - 23/10/2020 |
ABD’de kıran kırana bir seçim yarışı devam ediyor son kez televizyonda tartışma yapıldı anketlere göre Biden önde görünüyor. Seçim kampanyalarında Trump da Biden da aile ilişkilerinden tutun ticari, siyasi ve aklınıza gelebilecek her türlü meseleyi s |
Kafkasların ve Hazar bölgesinin jeopolitik geleceği yazılırken - 17/10/2020 |
27 Eylül’de Ermenistan’ın saldırılarıyla başlayan Azerbaycan-Ermenistan çatışması yoğunluğunu artırarak devam ediyor. Ermenistan’ın uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak sivilleri hedef alması, Erivan’ın bu savaşı ne kadar kirli bir şekilde yür |
![]() |